30 Ağustos 2010 Pazartesi
Anne-kız problemleri
vay arkadaş ! nasıl problem yaşamasınlar ! anne ,kızı kendi istediği gibi olsun istiyor, kız da kendi gibi olmak istiyor.
her neyse.. misafirlerimiz gelecekmiş.. kızım dedi pasta yapımına yardım et.. hay hay !
başladık harala gürele pasta börek yapmaya... benim menüm belli; kuskus salatası,yaşpasta ve ekler yapacağım. herneyse.. yaşpastadan başladım yapmaya. annem de bir yandan börek yapıyor. yaşpastayı bitirdim, bir güzel üstünü süslemeye koyuldum. annem, sen git, bitmiş pastanın üstüne derin dondurucudan çıkardığı buzlu meyveden üstüne dök pastanın! e üstü kremşantili pastadan cıpcıp akan su pek hoş durmayacağından sinirleniyorum. varan1. kendimi sakinleştirip eklere girişiyorum. ekler de bitti diyip dolaba koyuyorum. ben şunların üstüne bir jelatin geçireyim demeye kalmıyor annem borcama poşet geçiriyor... sonuç malum! poşete eklerin üstündeki çikolata sosu yapışıyor. eklerin üstünde yarı sos yarı bisküvi ... sakin ol niyet sakin... varan2. kuskus salatasını yapıyorum... tariften de aşmış bir şekilde sarmısakları kavurma lüksüne girişiyorum. nasıl özeniyorum ama... kekiğini de katıyorum... dereotu maydonuz mısır nar ekşisi limon tuz karabiber hepsinin dozunu ayarlıyorum.. kuskusun miktarını ayarlıyorum... oh bu da bitti ! aşağı kata iniyorum. su içmek için yukarı çıktığımda kuskus iki katına çıkmış! annem bunun tadı yok diyor. nasıl ya ??? tadına bakıyorum hakkaten yok. anne diyorum sen buna kuskus mu döktün? evet diyor. e iki katına çıkmış malzeme ... doğal olarak az önceki sos içinde kayboluyor. la havla vela kuvvete... annem iyi hoş kadındır çok severim kendisini benim canımdır hatta içidir ama keşke herkes kendi işine baksa... ne hoş olurdu...
siz siz olun. çocuklarınızın sizin gibi düşünmesini beklemeyin. hem aynı şeyleri düşünseydiniz çok sıkıcı olmaz mıydı ! yani düşünün bi kere...
kız: anne yine mi yatağını yapmadın! dese iyi mi olurdu yani :)
29 Ağustos 2010 Pazar
_______________________SUSMAK İYİDİR.
çenemi tutamıyorum ben anladım. bazen ya çok sivri dilli oluyorum ya da konuyu uzatıp rahatsızlık veriyorum. lisedeki asi tavırlarım asi cümlelerime dönüşmüş olsa gerek. bazen kendime inanamıyorum. bunu ben şimdi neden dedim diyorum kendi kendime.. ne gerek vardı onu kırmaya. günüm kötü geçmiştir büyük ihtimal ya da daha büyük ihtimal sıkılmışımdır. ama bunu karşı tarafa yansıtmak ne kadar doğru ?
hiç de önemsemediğim birinden 4 yıl önce çok anlamlı bir şey öğrenmiştim.
bana karşı zaman zaman bu tarz cevap verilirse kendime gelebilirim diye düşünüyorum ( kendimi ne yargılarmışım heytt !!! ).
ona sinirlenip bi kaç cümle etmiştim. sen de boşalt sinirini cevap versene dediğimde :
'' aynı kişi değiliz, sen sinirleniyorsun bana öfkelisin diye benim de sana bağırmam gerekmiyor '' demişti. ve bu cümle beynime kazındı.
başkaları sinirliyken ya da bambaşka bi haldeyken o durum beni o kadar çok etkilemiyor artık. yani aramızda şeffaf bir perde var gibi. aynı ortamdayız aynı şeyleri konuşuyoruz ama aynı frekansta değiliz.
sanırım benim sivri dilime karşın bazen tartıştığım insan da böyle yapmalı. yani ben onla dalga geçiyorum diye o da bana hemen hakaret etmemeli. çizgisini bozmamalı. perde kalmalı arada. böylece ben dediklerimden utanırım mevzu da fazla büyümez.
kontrol kontrol kontrol...
karşıdaki sülelene de küfretse susmayı bileceksin arkadaş !
KELEBEK
Cıvıl cıvıl dolaşmak istiyorum etrafında.
Kelebek gibi olacağım yanındayken.
Üzerimde kırmızı bir elbise …
Ve saçlarıma konservede sakladığım zemheri güllerini takacağım.
Baktığında yanaklarımı daha bir pembe,
Gözlerimi daha bir parlak göreceksin.
Cıvıl cıvıl dolaşmak istiyorum etrafında.
Kuş gibi ötmek istiyorum baş ucunda.
Dizinin dibine oturup ‘’anlat’’ demek vardı şimdi.
Lüzum yok olumsuz konuşmaya.
Zaten kelebek gibi olacağım yanındayken.
Şimdi sadece bir çekirgeyim.
Zıp zıp zıplıyorum ışık nerdeyse oraya…
Sesim o kadar itici ki rahatsız ediyor
Annemi bile.
Kalp ağrısı dilime vurdu sen gittin gideli.
Öp geçsin.
Ağrıyı falan boşverelim şimdi
Zaten kelebek olacağım yanında.
Bir gün değil,bir asır.
28 Ağustos 2010 Cumartesi
Çay nasıl demlenir ?
Çay için üç şeyin bir araya gelmesi gereklidir: Su,çay ve çay takımı! Önce sudan bahsedelim. Suyun sert ve kireçli olmaması gerekir, çünkü kireçli su aromayı tutsak eder. İçinde klor ve flüor gibi katkı maddeleri olan sular çayın tadını bozar! Plastik şişedeki su da doğal olarak plastik tadındadır…
Bazı musluk suları çay demlemeye elverişlidir. Önce musluk biraz açılmalı ve su akıtılmalıdır. Bekletilmiş suyla çiçek sulanabilir ama çay demlenmez! Çaydanlığın içine su koymadan önce bayat su kalmamış olmasına dikkat etmek gerekir.
Su kaynatılıp fokurdamalıdır. Ancak bu fokurdama 10 saniyeden fazla sürmemeli, yoksa içindeki fazla oksijen kaybolur. Kaynamış su demliğe dökülmeden önce demliğin mutlaka ısıtılmış olması gerekir, yoksa su dökülürken ısı kaybı olur ve soğur; çayı çay yapan kimyasal reaksiyon gerçekleşmez.
Su, çay yapraklarının üzerine dökülürken 90 derecenin altına düşmemelidir. En iyisi demliğe su koyup ısıtmaktır. Çayı demlemeden az önce bu su boşaltılır. Çay demlemenin en önemli ve zor anı kaynar suyun çayın üzerine döküldüğü andır. Su, çayın üzerine fokurdar haldeyken dökülmelidir.
Çay 2.5 dakika demlenirse uyarıcı, 5 dakika demlenirse sakinleştirici etkisi vardır. Demlenmiş çay porselen çaydanlığa boşaltılırken pamuktan bir çay ağı kullanılır ki, çayın içinde hiçbir çay yaprağı kalmasın! Çay yaprağı kalırsa demlenme devam eder ve tat bozulur. Demliğin, çaydanlığın ve çay bardaklarının metal olmaması ve deterjanla yıkanmaması gerekir. Metal çaydanlıkta yapılan çayın tadı da metal tadı olur…
Çay nasıl demlenirle ilgili yüzlerce sayfa dolusu bilgi var. Bu yazıyı yazmamın sebebi, çay yapmak gibi pek çoğumuzun çok basit olarak gördüğü işin bile inanılmaz ölçüde ayrıntılarının, inceliklerinin olduğunu söylemekti. Eğer bir iş iyi yapılacaksa onun üzerinde çok kafa yormak gerekir. “Çay nasıl demlenir” konusu, her şeyi yüzeysel algılayan, yüzeysel yaşayan insanlardan kurulu bugünkü baştan savmacı dünyaya ve özellikle ülkemize çok şeyler öğretebilir..
turhal-silopi
sensiz kaldırımlarda yürüyorum .
memleketime hiç uğramayışının hüznü var gözlerimde.
göğe bakma şimdi,
bi dur.
kaldırımın sesini duyuyor musun ?
uğul uğul konuşuyor benimle.
cevap vermiyorum,kızgınım ona.
yollarla bir akrabalığı var,
bağlantısı çok,kolu uzun,
hiç mi ses götüremedi sana ?
kızgınım ona.
konuşsun dursun.
SHİT !
sevgiliyle kavga etmek hakkaten kahrolası bir durum. hele sebep sudansa ve siz cidden kırılmışsanız can sıkıyor.
konuştukça ve meseleyi büyüttükçe farkediyorum ki bilinçaltımdaki şeyleri kusuyorum.
arıza tarafım yine beliriyor. aslında söylemek isteyip söyleyemediklerimin birikintisi var. bunlar ortaya çıkıveriyor. geçen de şurda aynısını yaptın sonra burda bik bik bik... iyi de zamanında anlayışla karşıladığın şeyleri neden şimdi yüzüne vuruyorsun be benliğim ! meseleden sapıp geçmişe dönebiliyorum. geçmişle yaşamanın rahatsız edici bi durum olduğunu bütün erkekler bilir . erkekler bilir çünkü kadınların hafızalarının yaşanan olaylar karşısındaki kuvvetliliği onları çileden çıkarır ve ''iz bırakır '' :)
ufak bir iz daha bıraktıktan sonra malum şahsın beyninde bugün de rahat uyuyamayacağım sanırım.
asıl meseleden konuşsaydım böyle olmayacaktı. susacaktım belki. ama geçmişteki yaşanan olaylardan da bahsedince konu çözüme bir türlü ulaşamıyor. en iyisi format atmak.
bugün bunu yaparsam daha az hasarla ömrümüzü geçiririz diye düşünüyorum.
sorry honey ;-(
26 Ağustos 2010 Perşembe
Nietzsche'den sevgilisi Salome'ye..
Öyle bir hayat yaşıyorum ki ,
Cenneti de gördüm, cehennemi de
Öyle bir aşk yaşadım ki
Tutkuyu da gördüm, pes etmeyi de
Bazıları seyrederken hayatı en önden
Kendime bir sahne buldum oynadım
Öyle bir rol vermişler ki
Okudum okudum anlamadım.
Kendi kendime konuştum bazen evimde
Hem kızdım hem güldüm halime
Sonra dedim ki " söz ver kendine "
Denizleri seviyorsan,
dalgaları da seveceksin
Sevilmek istiyorsan,
önce sevmeyi bileceksin
Uçmayı seviyorsan,
düşmeyi de bileceksin
Korkarak yaşıyorsan,
yalnızca hayatı seyredersin
Öyle bir hayat yaşadım ki, son yolculukları erken tanıdım
Öyle çok değerliymiş ki zaman
Hep acele etmem bundandı
Anladım...
Nietzsche
KORHAN FUTACI
daha önce bu herifi nasıl keşfedemedim ben ! nasıl bir ses nasıl bir müzisyenlik bu ! saksafonun olayım diyesi gelmiyor mu insanın :D
herkese tavsiye ederim. sanırım bu adamın müziği başka bir yerden geliyor.. uzaktan çok uzaktan...
''GELENEKSEL MAHŞER GÜNÜ'' ŞARKI SÖZLERİ
dün yine gözüm açık, karanlıkta
bir sigara yaktım, ucunda sarhoşluklar,
varmıştım ki tam sonuna
yüzlerinde boyalar, dayandılar kapıma.
yok içimde hiç bir günah, bir acı.
yaşıyorum sadece ortadan kırık zamanı.
yok içimde hiç bir günah, bir acı.
dikseler bile bahçeme kurumayan bir darağacı.
yok..
ah yine kayıpsınız karanlıkta.
savaşırdım ben her delikde ama solar ruhlar peşimde.
dans ediyor ölüler eteğimde.
başı sonu tek nota dem tutar bu rüya.
yok içimde hiç bir günah, bir acı.
yaşıyorum sadece ortadan kırık zamanı.
yok içimde hiç bir günah, bir acı.
dikseler bile bahçeme kurumayan bir darağacı...
yok.
tabiki dinlemek lazım şarkıyı. burdan yazınca olmuyor. özellikle canlı dinlemenizi tavsiye ederim. çünkü adamın müthiş bir enerjisi var. ayrıca sırf bu şarkısı da değil. başka bir sürü orijinal ve insanı farklı hissettiren şarkıları var. bu adamı canlı dinlediğinize hiç pişman olmazsınız. önce bir dinlemek lazım tabiki.
yazana doğru alınan yol okuyana doğru da aldırır
kitaplığımda yüzlerce kitap var. rus klasiklerinden tutun 80lerde yasak olan kominist kitaplarına kadar. 7 yaşımdayken de bu raflardaki bütün kitapları okumak isterdim şimdi de istiyorum. ama yapamıyorum. nasıl bir insan kitap okumayı bu kadar çok sevip günde bir kaç sayfa okumakla yetinir ? kendimi çözmeye çalışıyorum ama bu konuda yeniyim.
kendimi sorgulamaya başlamamın sebebi mükemmelliyetçi fikirlerimi bir türlü eyleme dökmemem ya da döksem bile yarıda kesmem. bu ısrarcı tembel tavrım beni düşünmeye yitti. sonra türk kanımdan mı kaynaklanıyor diye düşündüm. ve bu düşünce beni rahatsız etti. yine kendi yaptıklarımdan dış sebepleri sorumlu tutuyordum. çocukken de niye beni az emzirdin anne diye şikayet ederdim zaten. 3 ay emzirmiş emzirmemiş. bir kaç yıl emzirseydi potansiyelimin müthiş olacağını düşünürdüm. çocukluk aklıyla zekice bir fikir fakat ahmakça. birincisi geçmiş geçmişte kalmıştır. ikincisi beynimizin daha yüzde birini bile yeterince kullanmazken yemişim yüzde 3 lük beyni!
tanrım beni baştan yarat diyecek kadar vahim konumda hissetmiyorum kendimi. aksine... kaderimi seviyorum. herkes bana şanslı olduğumu söylüyor. peki ben neden kendimi şanslı hissetmiyorum? belki de elimdekilerin kıymetini bilmiyorumdur.
bu sebeptendir tembelliğim. ya da kıymetini bilsem de hep böyle bir düzenin devam edeceğini sanıp hayata karşı rahat davranıyorumdur. aile,arkadaşlar,sevgili..
halbuki olay öyle değil. gün olur alır başını gitmek istersin. o kadar güçlü olmak istersin ki( para pul, ruhani güç ) kabına sığamazsın. ancak geçmişte yaptığın tembellikler seni sefil ve muhtaç bir insan haline getirmiştir. uçamazsın. gün olur alır başını gidemezsin. zülfü livanelinin şarkısı da sadece bir şarkı olur aklında. gitmeyi beceremezsin.
tembel insan bağımlı insandır. özgürlük ise sorumluluk ve çalışmak gerektirir.
23 Ağustos 2010 Pazartesi
amacım sana göstermek :D
19 Ağustos 2010 Perşembe
Fidanım gül fidanım
Gonca günler içinde ağlayanım,
Canım hey…
Bir küçük öfke uğruna gitme
Acılar olur olur
Kavga olur, olabilir
Bir an için herşey mümkün olur, olabilir
Acılar olur olur
Kavga olur, olabilir
Ayrılık yok değil olmaz ama olur
Gitme…gitme…
Çok uzak gecelerde
Bir sen bir yalnız ben
Aşılmaz dönülmezlerden uzaklara
Gitme…gitme…
çocuklar gibi şarkı sözleri - sezen aksu
Sezen Aksu – Çocuklar Gibi
Bende hiç tükenmez bir hayat vardı
Kırlara yayılan ilkbahar gibi
Kalbim hiç durmadan hızla çarpardı
Göğsümün içinde ateş var gibi
Başını göğsüme sakla sevgilim
Güzel saçlarında dolaşsın elim
Birgün ağlayalım birgün gülelim
Sevişen yaramaz çocuklar gibi..
Hissedince sana vurulduğumu
Anladım ne kadar yorulduğumu
Sakinleştiğimi durulduğumu
Denize dökülen bir pınar gibi
Sözün şiirlerin mükemmelidir
Senden başkasını seven delidir
Yüzün çiçeklerin en güzelidir
Gözlerin bilinmez bir diyar gibi
18 Ağustos 2010 Çarşamba
17 Ağustos 2010 Salı
tek eğlencelerimiz: demet akalın önder bekensir çifti !
demet akalin ve önder bekensirin hayatlarini desifre ettikleri malum programi izliyordum . demet akalin yaklasik bes dakika
boyunca bikinisinden bahsetti. bikinisini almanyadan almis fakat bikinisini koyduğu yerde bulamamis ona hayiflaniyor .
bayagi bir dertli yani...
vay be dedim kendi kendime... vay be! hatun söhreti sayesinde dakikalarca sirf bikinisini bulamamasindan bahsedip elle tutulur
hiç bir sey yapmadan bir kaç dakika içinde bir memurun kazandigindan daha fazla para kazanabiliyor.
hem üzüldüm hem de içten içe hirslandim. insanoglu ya hani... neden o bu kadar ünlü, neden o bu kadar önemli, neden o bu kadar
kazaniyor diye sorular sorduruyor içimdeki seytan. halbuki durumun asli öyle degil. seytani bi kenara atip melek de olmayan beynimin
orta yolcu tarafiyla düsünürken anliyorum ki herkesin bir rolü var bu hayatta.
ben mesela; eglendiririm ! görevim bu. mutlu ederim mutlu olmak için çaba gösteririm.
deli derler bazen bana, olsun.. ama misyonum bu ! eee delirttigim çileden çikardigim
zamanlar da olur insanlari fakat misyonum eglendirmek ,onu biliyorum.
demet akalininki de bu iste. para kazanmak, bu parayi yemek , insanlarin da ona özenmesi... acaba herkes kendi misyonunu kendi
mi yaratiyor dedim sonra da kendi kendime. ben mutlu etmeyi eglenmeyi pozitif olmayi marifet saniyorum ondan mi böyle kabima
sigamiyorum ? o da acaba; para kazanmayi ve onu catir catir yemeyi çok sevdiginden mi böyle hirsli ? ve insanlarin ona imrenmesini
pek sevdiginden mi bu konumu hayat ona sundu?
acaba içimizdeki enerji disarilara tasiyor da kafamizdaki dünyayi mi yasiyoruz ?
burdan demek istedigim: asla kizmiyorum akalin'a. bikinisi için dakikalarca konusup ekrani mesgul edebilir. problem onu o
saatte uykulu gözlerle izleyende. hiç mi problemin, sorunun yok halkim? ya da sorunlarini çözmek istemiyorsun uyumak da istemiyorsun
tek eglencen demet akalin mi ? vay senin haline... sesinden çok görüntüsüyle ilgilendigin bir hatunun görüntüsünün de vasat oldugu
programda merak ettiklerin sadece onun özel hayati , zenginligi, kocasiyla nerde ne yaptigiysa vay haline...
gerçekten tek eglencen o mu ?
boyunca bikinisinden bahsetti. bikinisini almanyadan almis fakat bikinisini koyduğu yerde bulamamis ona hayiflaniyor .
bayagi bir dertli yani...
vay be dedim kendi kendime... vay be! hatun söhreti sayesinde dakikalarca sirf bikinisini bulamamasindan bahsedip elle tutulur
hiç bir sey yapmadan bir kaç dakika içinde bir memurun kazandigindan daha fazla para kazanabiliyor.
hem üzüldüm hem de içten içe hirslandim. insanoglu ya hani... neden o bu kadar ünlü, neden o bu kadar önemli, neden o bu kadar
kazaniyor diye sorular sorduruyor içimdeki seytan. halbuki durumun asli öyle degil. seytani bi kenara atip melek de olmayan beynimin
orta yolcu tarafiyla düsünürken anliyorum ki herkesin bir rolü var bu hayatta.
ben mesela; eglendiririm ! görevim bu. mutlu ederim mutlu olmak için çaba gösteririm.
deli derler bazen bana, olsun.. ama misyonum bu ! eee delirttigim çileden çikardigim
zamanlar da olur insanlari fakat misyonum eglendirmek ,onu biliyorum.
demet akalininki de bu iste. para kazanmak, bu parayi yemek , insanlarin da ona özenmesi... acaba herkes kendi misyonunu kendi
mi yaratiyor dedim sonra da kendi kendime. ben mutlu etmeyi eglenmeyi pozitif olmayi marifet saniyorum ondan mi böyle kabima
sigamiyorum ? o da acaba; para kazanmayi ve onu catir catir yemeyi çok sevdiginden mi böyle hirsli ? ve insanlarin ona imrenmesini
pek sevdiginden mi bu konumu hayat ona sundu?
acaba içimizdeki enerji disarilara tasiyor da kafamizdaki dünyayi mi yasiyoruz ?
burdan demek istedigim: asla kizmiyorum akalin'a. bikinisi için dakikalarca konusup ekrani mesgul edebilir. problem onu o
saatte uykulu gözlerle izleyende. hiç mi problemin, sorunun yok halkim? ya da sorunlarini çözmek istemiyorsun uyumak da istemiyorsun
tek eglencen demet akalin mi ? vay senin haline... sesinden çok görüntüsüyle ilgilendigin bir hatunun görüntüsünün de vasat oldugu
programda merak ettiklerin sadece onun özel hayati , zenginligi, kocasiyla nerde ne yaptigiysa vay haline...
gerçekten tek eglencen o mu ?
17 Nisan 2010 Cumartesi
HAYDAR HAYDAR !
ben melamet hırkasını
kendim giydim eğnime
ar ü namus şişesini
taşa çaldım kime ne
haydar haydar taşa çaldım kime ne
sofular haram demişler
aşkımın şarabına
ben doldurur ben içerim
günah benim kime ne
haydar haydar günah benim kime ne
gah çıkarım gökyüzüne
seyrederim alemi
gah inerim yeryüzüne
seyreder alem beni
haydar haydar seyreder alem beni
gah giderim medreseye
ders okurum hak için
gah giderim meygedeye
dem çekerim aşk için
haydar haydar dem çekerim aşk için
nesimi'yi sorsalar kim
yarin ile hoş musun
hoş olam ya olmayayım
o yar benim kime ne
haydar haydar o yar benim kime ne
yanlış mıyım ?
toplum alışık olmadığı şeyleri duymaya katlanamıyor.. illaki hakaret edecek kızacak bağıracak.. yahu bi dakika. dur özümse ne diyor karşıdaki bi bak. anlaşmak zorunda değiliz hem. fikrini koy ortaya gerekirse kaç sinsice.. ama hakarette nesi ? kimse kimseye kabul ettirmeye çalışmasa fikrini ah ne güzel olur. hele bi de o bakışlar yok mu... nasıl böyle düşünürsün dercesine bakışlar.. düşünürüm. daha neler düşünürüm. sen anla sen de düşün kardeşceğazım.
ACI TATLI
tatlı yiyemiyorum artık. eğer mutluysanız ve muhabbet istiyorsanız tatlı yiyorsunuz . eğer içinizde bir burukluk varsa o tatlı zehir gibi geliyor cana. su içebilirim mesela kana kana. ama artık tatlı yiyemem. su belki beni sakinleştirir en azından öyle hissediyorum ama tatlı zehir.
ölen insanın helvasını yemeyi de anlamam mesela. ne o öyle işkence mi ? ayrılıkta öyle bir şey... ha ölüm ha ayrılık. hayatından çıkarıyorsun bir daha görmemek üzere. evet kalbi atıyor olabilir ama senin hayatında bir ölü artık. bağırsan duymaz canın yansa umursamaz güzel gününü bile hatırlamaz o zaman senin hayatındaki ölüdür o artık. nasıl ölmüş bir insanın ardından tatlı yiyeceksinki?
ölen insanın helvasını yemeyi de anlamam mesela. ne o öyle işkence mi ? ayrılıkta öyle bir şey... ha ölüm ha ayrılık. hayatından çıkarıyorsun bir daha görmemek üzere. evet kalbi atıyor olabilir ama senin hayatında bir ölü artık. bağırsan duymaz canın yansa umursamaz güzel gününü bile hatırlamaz o zaman senin hayatındaki ölüdür o artık. nasıl ölmüş bir insanın ardından tatlı yiyeceksinki?
MEVLANA KONUŞURSA...
Dinle, bu ney nasıl şikâyet ediyor; ayrılıkları nasıl anlatıyor.
Diyor ki: Beni kamışlıktan kestiklerinden beri feryadımla erkek de ağlayıp inlemiştir, kadın da.
Ayrılıktan parça parça olmuş bir gönül isterim ki iştiyak derdini anlatayım ona.
Aslından uzak kalan kişi, buluşma zamanını arar durur.
Ben her toplulukta ağladım, inledim; iyi hallilerle de eş oldum, kötü hallilerle de.
Herkes kendi zannınca dost oldu bana; İçimdeki sırlarımı ise kimse aramadı.
Benim sırrım, feryâdımdan uzak değil; fakat gözde, kulakta o ışık yok.
Beden candan, can da bedenden gizli değil; fakat kimseye Cânı görmeye izin yok.
Ateştir neyin bu sesi, yel değil. Kimde bu ateş yok ise, yok olsun o kişi.
Aşk ateşidir ki neye düştü; aşk coşkunluğudur ki şaraba düştü.
Ney, bir dosttan ayrılana eştir, dosttur; perdeleri, perdemizi yırttı-gitti.
Ney, kanlarla dolu bir yolun sözünü etmede; Mecnun'un aşk hikâyelerini anlatmada.
Ney gibi bir zehri, ney gibi bir panzehri kim gördü? Ney gibi bir solukdaşı, bir iştiyak çekeni kim gördü?
Bu aklın mahremi, akılsızdan başkası değildir; dile de kulaktan başka müşteri yoktur.
Gamımızla günler geçti, akşamlar oldu; günler yanışlarla yoldaş kesildi de yandı-gitti.
Günler geçip gittiyse, de ki: Geçin gidin, pervamız yok. Sen kal ey dost, temizlikte sana benzer yok.
Balıktan başka herkes suya kandı, rızkı olmayanın da günü uzadıkça uzadı.
Ham, pişkin, olgun kişinin hâlini hiç mi, hiç anlayamaz; Öyleyse sözü kısa kesmek gerek vesselâm.
SALATA
sen salatayı yap ben tuzunu limonunu getiririm. sen salatayı yap ben tuzu getiririm. sen salatayı yap ben limonu getiririm. sen salatayı yap ben kendimi getiririm. sen salatayı yapma ben seni yine görmeye gelirim . senin orda olduğunu bileyim yine yeter bana. aynı şehirde nefes aldığımızı bilmek yeter. sonra aynı ülkede olduğumuzu bilmek de yeter. gün gelir ruhunun varlığını bilmek de yeter. aşk ışık gibidir hem burda hem tüm evrendedir. gün gelir aşk bizi bu hale getirir. ruhunu düşünmek bile yeter.
for the god of demos :)
for the god of demos :)
16 Nisan 2010 Cuma
YİTEN ŞİİR
Artık kimse kimseyi öyle canını verir gibi sevmiyor
Birimiz Ekmek derdinde, birimiz yol derdinde,
yolsuzluk derdinde diğeri...
küçük aygıtların içine saklamışız sözcükleri
paketleyip yolluyoruz birbirimize
mesajlar alınıyor veriliyor
kimse net değil.
Artık kimse kimseyi öyle canını verir gibi sevmiyor
Eski türk sinemaları eskide kaldı
Mektup yollamaktan bahseden kaç kişiyiz ?
Sıkıştırdık bi yerlere güzel olan ne varsa
Sevgi adına kaç kelam kaldıysa kaldı dillerimizde
Kalanları nereye koyduk ?
Bilmiyorum..
Sanırım artık kimse kimseyi öyle canını verir gibi sevmiyor.
Oysa ben gözlerine yeni doğmuş bi bebeğe bakar gibi bakmak istedim.
Avuç çizgilerini saymaktan usanmak...
Ve daha senle ilgili ne varsa düşünmek istedim üzerine.
ellerini nereye koyacağını bilemezdin karşımdayken.
mesela o anı dondurmak istedim fotoğraf gibi,
sonra kareli defterimin ilk sayfasına yapıştırmak o resmi.
seni bu çağdaki sevmelere benzetmek istememiştim.
Tutkal getirsem tutmaz yüreğin biliyorum
Tuzu tatlısı hepsi bir oldu bu sevdada.
Ve daha senle ilgili ne varsa düşünemedim.
Sanırım artık kimse kimseyi öyle canını verir gibi sevmiyor.
Saygıdan öte, Sevgiden öte
kalbimi emanet vermedim,
yerinde duruyor.
asla kimseye kalbimi vermedim.
kimseyi öyle deli deli sevmedim !
aşk hala çok uzak bana;
hala tutamayacağım kadar sıcak
ve inanamayacağım kadar gerçek.
aşk bana çok uzak çünkü;
o dert bilmez, neşe ve sevinci içinde barındırır.
çünkü; aşk bir tutkudur ben de eksik olan.
kalbimi vermediğim gibi beynimi de hep kendime sakladım ben.
aklıma çok güveni,r kimseye emanet edemem.
altın kafeslere mi kapatmak istemedim kendimii yoksa pamuklara sarmak mı istemedim?
neler neler..
öyle bencilim yani !
bi de samimi davranırım ruhlar alemine; küllüyen yalan !
öyle bencilim ki;
beni sev diye aşık olma yolundayım sana.
öyle bencilim ki bakışın boşlukta dağılınca havaya kızıyorum,
ışığa kızıyorum !
tap bana ve tap bana !
tek isteğim bu.
çünkü ben sana aşık olamam.
ancak sen olurum,
senin içinde kaybolurum, ötesi yok ki.
o yüzden tap bana !
yerinde duruyor.
asla kimseye kalbimi vermedim.
kimseyi öyle deli deli sevmedim !
aşk hala çok uzak bana;
hala tutamayacağım kadar sıcak
ve inanamayacağım kadar gerçek.
aşk bana çok uzak çünkü;
o dert bilmez, neşe ve sevinci içinde barındırır.
çünkü; aşk bir tutkudur ben de eksik olan.
kalbimi vermediğim gibi beynimi de hep kendime sakladım ben.
aklıma çok güveni,r kimseye emanet edemem.
altın kafeslere mi kapatmak istemedim kendimii yoksa pamuklara sarmak mı istemedim?
neler neler..
öyle bencilim yani !
bi de samimi davranırım ruhlar alemine; küllüyen yalan !
öyle bencilim ki;
beni sev diye aşık olma yolundayım sana.
öyle bencilim ki bakışın boşlukta dağılınca havaya kızıyorum,
ışığa kızıyorum !
tap bana ve tap bana !
tek isteğim bu.
çünkü ben sana aşık olamam.
ancak sen olurum,
senin içinde kaybolurum, ötesi yok ki.
o yüzden tap bana !
AşK
VATAN,MİLLET,SAKARYA ?
şu an duygusallığımın tavan yaptığı saniyeleri yaşıyorum. izmirdeki
bebek ölümlerinden yeni haberdarım. açıklama şu : ' bu bir kaza. hatasız kul olmaz ! '
yazıktır günahtır... nerde kaldı eski duyarlı türk insanı !
yoksa türk insanı hiç çalışkan değildi hiç mert değildi de
atatürk sırf şevk vermek bizi bir arada tutmak için mi söyledi bu sözleri?
şüphesiz...
kendi kendimizi kötüleye kötüleye o kadar duyarsız bir toplum oldukki
yola bırakılmış bir bebeği görmezden gelip yoluna devam etmek
normal karşılanır oldu. sokakta dövülen kadına ses çıkarmamak mantıklı
bir hareket haline geldi.
türk şarkılarını kötüledik
YABANCI markaları 'kokoş' hatunlarımızca in(!) oldu sokaklarımızdaki
yabancı hastaneler revaşta.. bunları hiç düşündünüz mü?
aaa ben türk müziği dinlemem hep yabancı dinlerim , senin ananda
köyde metallica dinliyorodu ! pek zeki türk insanı sen önce kendi müziğini
bi hazmet bakalım, sonra yabancı dili sök. heleki türkçeyi konuşamazken
ingilizce konuşmaya heves edenleri hiç anlayabilmiş değilim..
sizinde içinizden de ''yaa bii s.. gitt !'' demek gelmiyor mu?
Ulu önder ATATÜRK boşuna övmemiş Türk milletini.. çünkü bu millet
kendine yapmadığı hakareti bırakmıyor. kendi kendini yokediyor.
bu halkın yüceltilmeye ihtiyacı var , onurlandırılmaya.. 120 filmini
izlemişsinizdir... ordaki 120 çocuk haketmiyor mu övünülmeyi???
lütfen biraz daha kendimizin farkına varalım . türkiye bir avrupa ülkesi
değildir. zaten olmasında.biz anadolumuzla güzeliz, kültürümüzle ayaktayız.
asla faşist bir kafa yapım yok. aksine...
sadece değerlerimizi unutmayalım istiyorum. biz birbirimizi kolladıkça
insanız. sevebildiğimiz kadar insanız.
aklıma gelmişken ... aşık olun aşık olmaktan korkan bir gençlik yarattık!
boşverin biraz daha sevmekten zarar gelmez bazen mideniz yanar heycandan
fena mı..
ne var ki şu kıçı kırık dünyanın gülü olmak pek yakın değil.
ama uzakta değil!
gelin kıyamet gününü uzaklaştıralım. kendi cennetimizi bu alemde
bulalım.
gidin bi bardak su için. ama klorlu olmasın :P
bu suyla saflığı ruhunuza çekin saf nefesinizi
güzel sözcüklerle sevdiklerinize verin. boş konuşmaktan kaçının
ama güzel sözlerden değil; özür dilerim , bir tanem, hayatım
bu sözleri söylediğinizde inanın eksilmezsiniz en fazla karşınızdaki
tebessüm eder belki sonra sarılırsınız ;)
çok konuştum ama boş değildiler ;)
sizi seviyorum ..
öpüldünüz.....
bebek ölümlerinden yeni haberdarım. açıklama şu : ' bu bir kaza. hatasız kul olmaz ! '
yazıktır günahtır... nerde kaldı eski duyarlı türk insanı !
yoksa türk insanı hiç çalışkan değildi hiç mert değildi de
atatürk sırf şevk vermek bizi bir arada tutmak için mi söyledi bu sözleri?
şüphesiz...
kendi kendimizi kötüleye kötüleye o kadar duyarsız bir toplum oldukki
yola bırakılmış bir bebeği görmezden gelip yoluna devam etmek
normal karşılanır oldu. sokakta dövülen kadına ses çıkarmamak mantıklı
bir hareket haline geldi.
türk şarkılarını kötüledik
YABANCI markaları 'kokoş' hatunlarımızca in(!) oldu sokaklarımızdaki
yabancı hastaneler revaşta.. bunları hiç düşündünüz mü?
aaa ben türk müziği dinlemem hep yabancı dinlerim , senin ananda
köyde metallica dinliyorodu ! pek zeki türk insanı sen önce kendi müziğini
bi hazmet bakalım, sonra yabancı dili sök. heleki türkçeyi konuşamazken
ingilizce konuşmaya heves edenleri hiç anlayabilmiş değilim..
sizinde içinizden de ''yaa bii s.. gitt !'' demek gelmiyor mu?
Ulu önder ATATÜRK boşuna övmemiş Türk milletini.. çünkü bu millet
kendine yapmadığı hakareti bırakmıyor. kendi kendini yokediyor.
bu halkın yüceltilmeye ihtiyacı var , onurlandırılmaya.. 120 filmini
izlemişsinizdir... ordaki 120 çocuk haketmiyor mu övünülmeyi???
lütfen biraz daha kendimizin farkına varalım . türkiye bir avrupa ülkesi
değildir. zaten olmasında.biz anadolumuzla güzeliz, kültürümüzle ayaktayız.
asla faşist bir kafa yapım yok. aksine...
sadece değerlerimizi unutmayalım istiyorum. biz birbirimizi kolladıkça
insanız. sevebildiğimiz kadar insanız.
aklıma gelmişken ... aşık olun aşık olmaktan korkan bir gençlik yarattık!
boşverin biraz daha sevmekten zarar gelmez bazen mideniz yanar heycandan
fena mı..
ne var ki şu kıçı kırık dünyanın gülü olmak pek yakın değil.
ama uzakta değil!
gelin kıyamet gününü uzaklaştıralım. kendi cennetimizi bu alemde
bulalım.
gidin bi bardak su için. ama klorlu olmasın :P
bu suyla saflığı ruhunuza çekin saf nefesinizi
güzel sözcüklerle sevdiklerinize verin. boş konuşmaktan kaçının
ama güzel sözlerden değil; özür dilerim , bir tanem, hayatım
bu sözleri söylediğinizde inanın eksilmezsiniz en fazla karşınızdaki
tebessüm eder belki sonra sarılırsınız ;)
çok konuştum ama boş değildiler ;)
sizi seviyorum ..
öpüldünüz.....
Betül Mardini'den Okunması Gerekenler
1. Her sabah spor yapacaksın. Günaşırı filan değil evladım. Her sabah.
2. Hep çalışacaksın. Üreteceksin. Beynin meşgul olacak, hep koşturman gereken işler olacak.
3. Günceli takip edeceksin. Haber izle, dergi, kitap, gazete oku. Gündemi yakala. Her konuda kendini “update” et. Yeni çıkan kitapları da bil, yeni açılan lokantaları da, bu sene moda olan renkleri de.
4. Evlilik ise şart değil, kafanı takma. Gerekli de değil. Hatta şöyle söyleyeyim: One problem less! (Bir problem eksik!)
5. Çocuk meselesine gelince... Ha işte, burada akan sular duruyor. Yapabiliyorsan yap. Birini bu kadar çok sevmek, onun sorumluluğunu taşımak sadece onu değil, seni de mutlu eder. Doğurmayacaksan, evlat edin. O zaman da senin çocuğun değişen bir şey yok. Evlat edinmeyeceksen de, manevi çocuğun olsun, birini okut, geleceğini şekillendirmesine yardımcı ol.
6. Günde bir kere et ye. Mutlaka her öğün sebze ve meyve ye. Kusura bakma, ben tatlı severim. Tatlıdan uzak dur diyemeyeceğim!
7. Ölümden sonra yaşamak istiyorsan, günlük tut. O küçük notlar, hem kendi hayatının tanıklığı, hem de yarına kalan bir bilgi kaynağı. Mesele benim babam, hiç üşünmeden 60 sene boyunca her gün Ece Ajanda'sına o gün olanları yazmış. Hâlâ açıp okuyorum ve çok faydalanıyorum.
8. Olumlu olacaksın.
9. Bazı şeyleri kabul edeceksin: Bütün kadınların seni sevmesine imkân yok! Demek ki bazı kadınlara dikkat edeceksin.
2. Hep çalışacaksın. Üreteceksin. Beynin meşgul olacak, hep koşturman gereken işler olacak.
3. Günceli takip edeceksin. Haber izle, dergi, kitap, gazete oku. Gündemi yakala. Her konuda kendini “update” et. Yeni çıkan kitapları da bil, yeni açılan lokantaları da, bu sene moda olan renkleri de.
4. Evlilik ise şart değil, kafanı takma. Gerekli de değil. Hatta şöyle söyleyeyim: One problem less! (Bir problem eksik!)
5. Çocuk meselesine gelince... Ha işte, burada akan sular duruyor. Yapabiliyorsan yap. Birini bu kadar çok sevmek, onun sorumluluğunu taşımak sadece onu değil, seni de mutlu eder. Doğurmayacaksan, evlat edin. O zaman da senin çocuğun değişen bir şey yok. Evlat edinmeyeceksen de, manevi çocuğun olsun, birini okut, geleceğini şekillendirmesine yardımcı ol.
6. Günde bir kere et ye. Mutlaka her öğün sebze ve meyve ye. Kusura bakma, ben tatlı severim. Tatlıdan uzak dur diyemeyeceğim!
7. Ölümden sonra yaşamak istiyorsan, günlük tut. O küçük notlar, hem kendi hayatının tanıklığı, hem de yarına kalan bir bilgi kaynağı. Mesele benim babam, hiç üşünmeden 60 sene boyunca her gün Ece Ajanda'sına o gün olanları yazmış. Hâlâ açıp okuyorum ve çok faydalanıyorum.
8. Olumlu olacaksın.
9. Bazı şeyleri kabul edeceksin: Bütün kadınların seni sevmesine imkân yok! Demek ki bazı kadınlara dikkat edeceksin.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)