17 Nisan 2010 Cumartesi

HAYDAR HAYDAR !


ben melamet hırkasını
kendim giydim eğnime
ar ü namus şişesini
taşa çaldım kime ne
haydar haydar taşa çaldım kime ne

sofular haram demişler
aşkımın şarabına
ben doldurur ben içerim
günah benim kime ne
haydar haydar günah benim kime ne

gah çıkarım gökyüzüne
seyrederim alemi
gah inerim yeryüzüne
seyreder alem beni
haydar haydar seyreder alem beni

gah giderim medreseye
ders okurum hak için
gah giderim meygedeye
dem çekerim aşk için
haydar haydar dem çekerim aşk için

nesimi'yi sorsalar kim
yarin ile hoş musun
hoş olam ya olmayayım
o yar benim kime ne
haydar haydar o yar benim kime ne

yanlış mıyım ?


toplum alışık olmadığı şeyleri duymaya katlanamıyor.. illaki hakaret edecek kızacak bağıracak.. yahu bi dakika. dur özümse ne diyor karşıdaki bi bak. anlaşmak zorunda değiliz hem. fikrini koy ortaya gerekirse kaç sinsice.. ama hakarette nesi ? kimse kimseye kabul ettirmeye çalışmasa fikrini ah ne güzel olur. hele bi de o bakışlar yok mu... nasıl böyle düşünürsün dercesine bakışlar.. düşünürüm. daha neler düşünürüm. sen anla sen de düşün kardeşceğazım.

ACI TATLI

tatlı yiyemiyorum artık. eğer mutluysanız ve muhabbet istiyorsanız tatlı yiyorsunuz . eğer içinizde bir burukluk varsa o tatlı zehir gibi geliyor cana. su içebilirim mesela kana kana. ama artık tatlı yiyemem. su belki beni sakinleştirir en azından öyle hissediyorum ama tatlı zehir.
ölen insanın helvasını yemeyi de anlamam mesela. ne o öyle işkence mi ? ayrılıkta öyle bir şey... ha ölüm ha ayrılık. hayatından çıkarıyorsun bir daha görmemek üzere. evet kalbi atıyor olabilir ama senin hayatında bir ölü artık. bağırsan duymaz canın yansa umursamaz güzel gününü bile hatırlamaz o zaman senin hayatındaki ölüdür o artık. nasıl ölmüş bir insanın ardından tatlı yiyeceksinki?

MEVLANA KONUŞURSA...


Dinle, bu ney nasıl şikâyet ediyor; ayrılıkları nasıl anlatıyor.

Diyor ki: Beni kamışlıktan kestiklerinden beri feryadımla erkek de ağlayıp inlemiştir, kadın da.

Ayrılıktan parça parça olmuş bir gönül isterim ki iştiyak derdini anlatayım ona.

Aslından uzak kalan kişi, buluşma zamanını arar durur.

Ben her toplulukta ağladım, inledim; iyi hallilerle de eş oldum, kötü hallilerle de.

Herkes kendi zannınca dost oldu bana; İçimdeki sırlarımı ise kimse aramadı.

Benim sırrım, feryâdımdan uzak değil; fakat gözde, kulakta o ışık yok.

Beden candan, can da bedenden gizli değil; fakat kimseye Cânı görmeye izin yok.

Ateştir neyin bu sesi, yel değil. Kimde bu ateş yok ise, yok olsun o kişi.

Aşk ateşidir ki neye düştü; aşk coşkunluğudur ki şaraba düştü.

Ney, bir dosttan ayrılana eştir, dosttur; perdeleri, perdemizi yırttı-gitti.

Ney, kanlarla dolu bir yolun sözünü etmede; Mecnun'un aşk hikâyelerini anlatmada.

Ney gibi bir zehri, ney gibi bir panzehri kim gördü? Ney gibi bir solukdaşı, bir iştiyak çekeni kim gördü?

Bu aklın mahremi, akılsızdan başkası değildir; dile de kulaktan başka müşteri yoktur.

Gamımızla günler geçti, akşamlar oldu; günler yanışlarla yoldaş kesildi de yandı-gitti.

Günler geçip gittiyse, de ki: Geçin gidin, pervamız yok. Sen kal ey dost, temizlikte sana benzer yok.

Balıktan başka herkes suya kandı, rızkı olmayanın da günü uzadıkça uzadı.

Ham, pişkin, olgun kişinin hâlini hiç mi, hiç anlayamaz; Öyleyse sözü kısa kesmek gerek vesselâm.

BABAZULA

SALATA

sen salatayı yap ben tuzunu limonunu getiririm. sen salatayı yap ben tuzu getiririm. sen salatayı yap ben limonu getiririm. sen salatayı yap ben kendimi getiririm. sen salatayı yapma ben seni yine görmeye gelirim . senin orda olduğunu bileyim yine yeter bana. aynı şehirde nefes aldığımızı bilmek yeter. sonra aynı ülkede olduğumuzu bilmek de yeter. gün gelir ruhunun varlığını bilmek de yeter. aşk ışık gibidir hem burda hem tüm evrendedir. gün gelir aşk bizi bu hale getirir. ruhunu düşünmek bile yeter.

for the god of demos :)

16 Nisan 2010 Cuma

YİTEN ŞİİR


Artık kimse kimseyi öyle canını verir gibi sevmiyor
Birimiz Ekmek derdinde, birimiz yol derdinde,
yolsuzluk derdinde diğeri...

küçük aygıtların içine saklamışız sözcükleri
paketleyip yolluyoruz birbirimize
mesajlar alınıyor veriliyor
kimse net değil.
Artık kimse kimseyi öyle canını verir gibi sevmiyor

Eski türk sinemaları eskide kaldı
Mektup yollamaktan bahseden kaç kişiyiz ?
Sıkıştırdık bi yerlere güzel olan ne varsa
Sevgi adına kaç kelam kaldıysa kaldı dillerimizde
Kalanları nereye koyduk ?
Bilmiyorum..
Sanırım artık kimse kimseyi öyle canını verir gibi sevmiyor.

Oysa ben gözlerine yeni doğmuş bi bebeğe bakar gibi bakmak istedim.
Avuç çizgilerini saymaktan usanmak...
Ve daha senle ilgili ne varsa düşünmek istedim üzerine.

ellerini nereye koyacağını bilemezdin karşımdayken.
mesela o anı dondurmak istedim fotoğraf gibi,
sonra kareli defterimin ilk sayfasına yapıştırmak o resmi.
seni bu çağdaki sevmelere benzetmek istememiştim.
Tutkal getirsem tutmaz yüreğin biliyorum
Tuzu tatlısı hepsi bir oldu bu sevdada.
Ve daha senle ilgili ne varsa düşünemedim.
Sanırım artık kimse kimseyi öyle canını verir gibi sevmiyor.

Saygıdan öte, Sevgiden öte

kalbimi emanet vermedim,
yerinde duruyor.
asla kimseye kalbimi vermedim.
kimseyi öyle deli deli sevmedim !
aşk hala çok uzak bana;
hala tutamayacağım kadar sıcak
ve inanamayacağım kadar gerçek.
aşk bana çok uzak çünkü;
o dert bilmez, neşe ve sevinci içinde barındırır.
çünkü; aşk bir tutkudur ben de eksik olan.
kalbimi vermediğim gibi beynimi de hep kendime sakladım ben.
aklıma çok güveni,r kimseye emanet edemem.
altın kafeslere mi kapatmak istemedim kendimii yoksa pamuklara sarmak mı istemedim?
neler neler..
öyle bencilim yani !
bi de samimi davranırım ruhlar alemine; küllüyen yalan !
öyle bencilim ki;
beni sev diye aşık olma yolundayım sana.
öyle bencilim ki bakışın boşlukta dağılınca havaya kızıyorum,
ışığa kızıyorum !
tap bana ve tap bana !
tek isteğim bu.
çünkü ben sana aşık olamam.
ancak sen olurum,
senin içinde kaybolurum, ötesi yok ki.
o yüzden tap bana !

AşK


aşık olmak;
daldan sarkan kiraza,
havaya,güneşe..
ah ne güzeldir aşık olmak !
aşık olmak;
çeşmeden akan suya,
bir bebeğin gülüşüne
ve onun kokusuna...
ah ne güzel şeydir aşık olmak !
peki sana aşık olmak nasıldır ?
böyle bir şey mi; her şeyi sevdirmek gibi
mi yani ?

VATAN,MİLLET,SAKARYA ?

şu an duygusallığımın tavan yaptığı saniyeleri yaşıyorum. izmirdeki
bebek ölümlerinden yeni haberdarım. açıklama şu : ' bu bir kaza. hatasız kul olmaz ! '
yazıktır günahtır... nerde kaldı eski duyarlı türk insanı !
yoksa türk insanı hiç çalışkan değildi hiç mert değildi de
atatürk sırf şevk vermek bizi bir arada tutmak için mi söyledi bu sözleri?
şüphesiz...
kendi kendimizi kötüleye kötüleye o kadar duyarsız bir toplum oldukki
yola bırakılmış bir bebeği görmezden gelip yoluna devam etmek
normal karşılanır oldu. sokakta dövülen kadına ses çıkarmamak mantıklı
bir hareket haline geldi.
türk şarkılarını kötüledik
YABANCI markaları 'kokoş' hatunlarımızca in(!) oldu sokaklarımızdaki
yabancı hastaneler revaşta.. bunları hiç düşündünüz mü?
aaa ben türk müziği dinlemem hep yabancı dinlerim , senin ananda
köyde metallica dinliyorodu ! pek zeki türk insanı sen önce kendi müziğini
bi hazmet bakalım, sonra yabancı dili sök. heleki türkçeyi konuşamazken
ingilizce konuşmaya heves edenleri hiç anlayabilmiş değilim..
sizinde içinizden de ''yaa bii s.. gitt !'' demek gelmiyor mu?
Ulu önder ATATÜRK boşuna övmemiş Türk milletini.. çünkü bu millet
kendine yapmadığı hakareti bırakmıyor. kendi kendini yokediyor.
bu halkın yüceltilmeye ihtiyacı var , onurlandırılmaya.. 120 filmini
izlemişsinizdir... ordaki 120 çocuk haketmiyor mu övünülmeyi???
lütfen biraz daha kendimizin farkına varalım . türkiye bir avrupa ülkesi
değildir. zaten olmasında.biz anadolumuzla güzeliz, kültürümüzle ayaktayız.
asla faşist bir kafa yapım yok. aksine...
sadece değerlerimizi unutmayalım istiyorum. biz birbirimizi kolladıkça
insanız. sevebildiğimiz kadar insanız.
aklıma gelmişken ... aşık olun aşık olmaktan korkan bir gençlik yarattık!
boşverin biraz daha sevmekten zarar gelmez bazen mideniz yanar heycandan
fena mı..
ne var ki şu kıçı kırık dünyanın gülü olmak pek yakın değil.
ama uzakta değil!
gelin kıyamet gününü uzaklaştıralım. kendi cennetimizi bu alemde
bulalım.
gidin bi bardak su için. ama klorlu olmasın :P
bu suyla saflığı ruhunuza çekin saf nefesinizi
güzel sözcüklerle sevdiklerinize verin. boş konuşmaktan kaçının
ama güzel sözlerden değil; özür dilerim , bir tanem, hayatım
bu sözleri söylediğinizde inanın eksilmezsiniz en fazla karşınızdaki
tebessüm eder belki sonra sarılırsınız ;)
çok konuştum ama boş değildiler ;)
sizi seviyorum ..

öpüldünüz.....

ÖZEL RESİMLER

Betül Mardini'den Okunması Gerekenler

1. Her sabah spor yapacaksın. Günaşırı filan değil evladım. Her sabah.
2. Hep çalışacaksın. Üreteceksin. Beynin meşgul olacak, hep koşturman gereken işler olacak.
3. Günceli takip edeceksin. Haber izle, dergi, kitap, gazete oku. Gündemi yakala. Her konuda kendini “update” et. Yeni çıkan kitapları da bil, yeni açılan lokantaları da, bu sene moda olan renkleri de.
4. Evlilik ise şart değil, kafanı takma. Gerekli de değil. Hatta şöyle söyleyeyim: One problem less! (Bir problem eksik!)
5. Çocuk meselesine gelince... Ha işte, burada akan sular duruyor. Yapabiliyorsan yap. Birini bu kadar çok sevmek, onun sorumluluğunu taşımak sadece onu değil, seni de mutlu eder. Doğurmayacaksan, evlat edin. O zaman da senin çocuğun değişen bir şey yok. Evlat edinmeyeceksen de, manevi çocuğun olsun, birini okut, geleceğini şekillendirmesine yardımcı ol.
6. Günde bir kere et ye. Mutlaka her öğün sebze ve meyve ye. Kusura bakma, ben tatlı severim. Tatlıdan uzak dur diyemeyeceğim!
7. Ölümden sonra yaşamak istiyorsan, günlük tut. O küçük notlar, hem kendi hayatının tanıklığı, hem de yarına kalan bir bilgi kaynağı. Mesele benim babam, hiç üşünmeden 60 sene boyunca her gün Ece Ajanda'sına o gün olanları yazmış. Hâlâ açıp okuyorum ve çok faydalanıyorum.
8. Olumlu olacaksın.
9. Bazı şeyleri kabul edeceksin: Bütün kadınların seni sevmesine imkân yok! Demek ki bazı kadınlara dikkat edeceksin.